3 Nisan 2009 Cuma

Orhan Gorbon: "Türkiye bu finalden çok şey kazanacak"


UEFA Kupası'nın bu formattaki son finali 20 Mayıs günü Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynanacak. Stadın finale hazırlanmasıyla ilgili çalışmalar Futbol Federasyonu'nun Orhan Gorbon yönetimindeki ekibi tarafından büyük bir titizlik ve özveriyle yürütülüyor. Gorbon'la çalışmaların gidişatını, bugüne kadar neler yapıldığını, UEFA Kupası finalini düzenlemenin ülke futboluna ve sporuna neler katacağını konuştuk.

Röportaj: İlker Uğur / TamSaha

Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynanacak UEFA Kupası finaline kısa bir süre kaldı. Önünüzde 50 gün gibi bir zaman var ve işler bir yandan ilerlerken doğal bir stres yaşanıyor. Sizce nasıl gidiyor çalışmalar?

Bu organizasyonun birçok bakımdan kendine mahsus özellikleri var. Çünkü işin içinde çok farklı kurumlar bulunuyor. En azından Türkiye tarafında Türkiye Futbol Federasyonu, daha sonra Fenerbahçe Kulübü, daha sonra Valilik, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy Belediyesi, güvenlik için İstanbul Emniyeti, havaalanları vesaire olunca tabii çok yönlü bir iş haline geliyor. Bir de işin yurtdışı ayağı var. UEFA, TEAM, TFF'nin UEFA ile ilişkileri ve Fenerbahçe Stadyumu'nun geliştirilmesi vesaire deyince 10-15 farklı kanaldan işleri koordine etmek gerekiyor. Herhalde bundan dolayı ufak bir stres hissediliyor. Yani bu ilişkileri doğru götürmek çok zor aslında. Bunu tabii herhangi bir spor organizasyonu ile karşılaştırmak kolay değil. Dediğim gibi, her organizasyonun kendine göre özellikleri var, buradaki zorluk da sanırım bu.

Çok sayıda inşaat işi çıkmış durumda ve bu sanki yeni bir stat inşaatı anlamına geliyor. Bundan bir sene önce işin bu noktalara geleceğini tahmin ediyor muydunuz?

Ediyordum dersem yalan olur. Etmiyordum. Sanırım kimse etmiyordu. Burada Fenerbahçe Kulübü'ne teşekkür etmek lâzım. Çünkü UEFA Kupası finalini düzenleme hakkını kazanmak bence başlı başına bir başarı Türk futbolu için. Diğer statlarımızın hali ortada. Onun için Fenerbahçe'nin bu aşamaya gelmiş olması ve bu finale ev sahipliği yapmayı başarmış olması büyük bir iş. Ama tabii onun dışında UEFA kriterleri ve Elit Stadyum gibi kriterlere baktığımız zaman hâlâ eksiklikler var. Biz de bunları çok kısa bir sürede, çok sınırlı bir bütçeyle yapmaya çalışıyoruz. Bu yüzden tabii biraz zorluklar oluyor. Güzel bir tecrübe aslında. Türkiye Futbol Federasyonu olarak bu stadyumun eksiklerini tespit etmek, UEFA'nın denetiminde tüm bunları görmek, yaşamak ve düzeltmek aslında hem Federasyon hem de Fenerbahçe için çok iyi bir tecrübe. Umarım Türk futbolu bundan istifade eder. Hem bu stat uzun vadede istifade eder hem de diğer statlarımız da bunu örnek alır. Şimdiye kadar birçok belediye, birçok kulüp Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nı kendine örnek alıyordu. Bunu takdir ediyoruz. Fakat şimdi yapılan yenileme projelerinin de bence bir şekilde kayda geçip, bundan sonraki statlar için örnek olması gerekir.

Finaller öncesinde bir hazırlık aşaması var. Çok uzun bir süre. Yaklaşık bir sene. Bir de final günü var. Tek bir gün. O gün için neler hissediyorsunuz acaba? Bu da çok ilginç bir deneyim olacak herhalde.

Evet, dediğim gibi Türkiye'de ilk defa yaşanmış bir şey olacak. Daha önce Şampiyonlar Ligi Finali düzenlendi ama 15 günde bir maça sahne olan bir statta ilk kez final düzenleyeceğiz. Fenerbahçe Stadı dediğimiz gibi hep kullanılan, Fenerbahçe seyircisine alışmış bir stat. Şimdi yurtdışından seyirci gelecek ve her türlü insan grubu olacak. Türk VIP, yabancı VIP, medya çalışanları, polis, seyirciler, belki çok fanatik yabancı seyirciler gibi birçok seçenek var. Tabii bu ülkede UEFA Kupası finalini daha önce yaşamış, hele bu statta yaşamış bir yönetici olması mümkün değil. Onun için hepimiz bu işi maalesef ilk defa yaşayacağız. Mümkün olduğu kadar test maçlarında alanları denemeye tâbi tutacağız. Mümkün olduğu kadar o günü gözümüzde canlandırmaya ve önlemler almaya çalışıyoruz. Ekip çalışması burada çok önemli. Kendi organizasyon ekibimizi mümkün olduğu kadar o güne hazır hale getirmeye çalışıyoruz. Hem fikren hem de fiilen stadyumdaki operasyon olarak… Bir de bu maç için şöyle düşünmek lazım; UEFA'nın maçıdır bu ve biz sadece bunun sözleşmedeki maddelerinin yerine getirilmesinden sorumluyuz. Yani maçın düzenlenmesinden yüzde 100 biz sorumluyuz denemez. Hem UEFA hem TEAM hem biz hep beraber o günün çok başarılı bir gün olması için elimizden geleni yapacağız. Beni endişelendiren çok fazla bir şey yok aslında. Beni meraklandıran tek şey, stadyumun çevresindeki alanın çok dar olması ve bu alana bugüne kadar 20 bin seyircinin bir taraftan, 20 bin seyircinin de diğer taraftan gelmemiş olması. Bunu herkesin ilk defa yaşayacak olması beni meraka düşürüyor gerçekten.

Güvenlik açısından bir ilk

Güvenlik de apayrı bir konsept. Bu tip bir karşılaşmada herhalde ilk kez bu kadar az polis göreceğiz bir stadın içerisinde.

Evet, aslında bu şimdi zaten birçok insanın kafasında, özellikle futbol yöneticiliğinde bulunmuş insanların kafasında olan bir konu. Neden bizde Avrupa'daki gibi daha az polis olmuyor, neden daha çok steward olmuyor, neden sahanın etrafı polis dolu oluyor, neden biz İstanbul Emniyeti'ne böyle bir angarya çıkartıyoruz? Bu maçta da gerek yurtdışına verilen mesaj, gerek gerçekten UEFA prensipleri, gerekse de Emniyet'te herhangi bir aksaklık olmadan bu işin düzenlenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Evet, burada polis güçleri ve özel güvenlik güçlerinin dengesi daha birbirine denk olacak, saha içinde özellikle daha az polis bulunacak. Bu zaten hedeflenen ideal bir durum. Onun için orada da inşallah bir ilki başarıyla gerçekleştiririz. İnşallah da daha sonra örnek olur diğer maçlara, diğer statlara.

UEFA'nın yaptığı şeyler var, TEAM'in yaptığı şeyler var, LOC olarak bizim belli başlı sorumluluklarımız var. Bir taraftan baktığım zaman LOC, UEFA ve TEAM'in sorumluklarını ne kadar üstlenirse o kadar seviliyor ve bu da önümüzdeki döneme o kadar olumlu yansıyor.

Evet, bu çok doğru bir tespit. Aslında bütün bu sözleşmelerde, UEFA ile Federasyon arasındaki görüşmelerde ve UEFA Kupası'nın bugüne kadarki yapısı içinde, bu sorumluluklar çok net bir biçimde kâğıt üzerinde paylaşılmış durumda. Bizim tek sorumluluğumuz aslında UEFA ile TFF arasında yaklaşık 3 sene önce imzalanmış sözleşmeye aykırı davranmamamız. Bu sözleşmenin içinde güvenlikti, skorboarddu, çimdi, otellerdi, havaalanıydı bunların hepsi var aslında. Dolayısıyla biz bunu zaten bizim işimiz olduğu için yapıyoruz. Bir taraftan da demin konuştuğumuz gibi, stadyumdaki ve çevredeki eksikliklerle uğraştığımız için ister istemez hiçbir şeyi şansa bırakmamaya çalışıyoruz. Bu anlamda biraz gerektiğinden çok çalışıyor olabiliriz. Gerektiğinden çok sorumluluk da alıyor olabiliriz. Bu konuda sana katılıyorum. Diğer yandan da bizim gerek başkanımızın gerek başkan vekilimizin gerek Şenes Erzik Bey'in defalarca hatırlattığı gibi, Futbol Federasyonu ile UEFA arasındaki ilişkilerin gelişmesi çok önemli. UEFA'ya "Bizden ne isterseniz yaparız, onun dışında bir şey yapmayız" diye bir mesaj vereceğimize, "Biz şartlar elverdiği kadar bu finali güzelleştirmeye, daha çok tanıtmaya, içinde çalışanlar için daha huzurlu, daha mutlu, daha keyifli bir tecrübe haline getirmeye uğraşıyoruz" mesajı vermek gayet dengeli ve doğru bir yol. Onun dışında da Türk sporu, maalesef mesela bir İsviçre'deki, bir Almanya'daki gibi organizasyon yapan, genç, profesyonel kadrolar açısından geri kalmış durumda. Bugün Türkiye'de bizler biraz şanslıyız. Federasyonun, Şampiyonlar Ligi Finali tecrübesini yaşamış olmaktan ileri gelen 40-50 kişilik bir insan grubu var. Ama bunun yüzlerce, binlerce olması lâzım bence. Sırf futbolda değil, yarın, öbür gün Olimpiyat'tı, Euro 2016'ıydı, atletizm veya yüzmede Dünya Şampiyonaları, Avrupa Şampiyonaları organize ettiğiniz zaman, belli bir birikime sahip olmamız lâzım. Dolayısıyla biz burada hem bir taraftan UEFA'nın istediklerini yapmaya çalışıyoruz hem de bir taraftan kendi ekibimizi ve Federasyonun organizasyon düzenleme kapasitesini artırmaya çalışıyoruz. UEFA da bu çabayı gördüğü zaman mutluluk duyuyor. Burada önemli olan "Türkler her istediğimizi yaptı, çok çalıştılar" dedirtmek değil. Önemli olan, 2009 finalini düzenleyen bu kadro en az Avrupalı meslektaşları gibi bu işten anlıyor, yapabiliyor, çalışkan, disiplinli ve UEFA ile aynı dili konuşuyor mesajını vermek. Bunu da başardığımızı düşünüyorum. Bu tip finallerin en büyük faydası reklam gibi soyut değerler dışında bence budur. Bir Türk'le bir İsviçrelinin 6 ay, 9 ay beraber çalışıp birbirlerine çok saygı duyarak bu işten ayrılmaları önemli. Bizler bu işte uzun yıllar var olacağımızı varsayarsak, UEFA ile olan ilişkilerde bu da çok çok önemli.

2016'da Avrupa Şampiyonası'na iki ay kala inşallah "Bu ekip 2009'u yapmıştı, oradan yetişip bu zamana kadar geldi. Araya bir de Avrupa Gençler Şampiyonası, Ümitler Şampiyonası kattı" diye konuşabiliriz.

2016 tabii ki çok önemli. Ayrıca bu finalin başarısı da çok önemli. Ama şöyle de bakarsanız, biz burada sadece bir maç düzenliyoruz. 2012'de 31 maç var. Sonra daha çok olacak, çünkü finaller 24 takıma çıkıyor. Yani biz bundan 7-8 sene sonra 35-40 maç düzenleyecek kadrolara sahip olacaksak, bu işi en az şimdi olduğu kadar, belki de daha çok ciddiye almamız gerekir. Bu konuda şimdiye kadar bu ekibin çok iyi çalıştığını düşünüyorum. Umarım büyüklerimiz de öyle düşünüyordur.

Şu ana kadar Federasyon bu organizasyon için ne kadar para harcadı?

Şimdi bu finalle ilgili Federasyonun gelirleri belli. 750 bin İsviçre Frangı sabit gelir, 650 bin İsviçre Frangı performans geliri diyebileceğimiz, biraz organizasyon komitesinin performansıyla doğru orantılı bir gelir var. Özverili çalışma ve her şeyi en iyi şekilde yapma çabası olduğu sürece, çok büyük bir kaza olmadığı takdirde bu gelir zaten hak ediliyor. Bir de bilet gelirlerinin yüzde 30'u gibi bir kalem var. Bu biraz esnek bir kalem. Bilet gelirlerini tahmin etmek çok zor. Çünkü hangi takımların final oynayacağı henüz belli değil. Örneğin Milan olsaydı belki farklı olurdu. Bir Ukrayna takımı olursa düşük olabilir. Bu nedenle yüzde 30 kalemini rakamsallaştırmak zor. Ama biz prensip olarak bu bütçeyle bu finali organize etmeye çalışıyoruz. Şu ana kadar Federasyonumuz sadece 700 bin lira gibi bir masraf yaptı. Ancak kazancın, demin bahsettiğim gelirlerden dolayı 3 milyon TL'ye kadar çıkması beklenebilir. Fakat şunu da eklemeliyim ki; bunun yaklaşık yüzde 60'ı stadyuma gidiyor. Bu yüzde 60'ın da maalesef yarısı geçici, yarısı da kalıcı maliyetler. Örneğin Fenerbahçe Stadı'nın yeni skorboarduna bizim de bir katkımız oldu. Türk futbolu adına çok güzel bir şey.

Bu bilgi kitaplaştırılacak

Bir de buradaki bilgiyi kitaplaştırma gibi proje var galiba. Aynı zamanda yaptıklarımız ve yaşadıklarımız bir taraftan filme kaydediliyor sürekli.

Evet, demin konuştuklarımız gibi yarın, öbür gün burada olmasak bile, daha sonraki organizasyon çalışanları bunlardan faydalansın istiyoruz. Türkiye'de çok yakın zamana kadar spor yöneticiliği eğitimi diye bir şey yoktu. Sen de ben de hepimiz başka mesleklerden organizasyon işlerine girdik. Halbuki artık var. Hem Bahçeşehir Üniversitesi'nde hem Kadir Has Üniversitesi'nde, belki de benim bilmediğim başka okullarda okuyan gençlerin yolu, önünde sonuna Futbol Federasyonu veya Fenerbahçe'yle kesişecektir. Bir gün onlara "Bir UEFA Kupası Finali nasıl organize edildi, ne zaman başladı, ne zaman bitti? Neler önemliydi, neler önemsizdi, neleri doğru yaptık, neleri yanlış yaptık? Neleri bilseydik daha iyi yapardık?" şeklinde bir rapor vermek, bence bizim en önemli görevlerimizden biri. Yine bağlantılı olarak, bahsettiğim programlarda okuyan genç öğrenciler sağ olsunlar bizimle gönüllü olarak çalışıp bunu yapıyorlar. Hedefimiz finalin ertesi günü hem bir kitap hem bir filmin hazır olması ve bunun ilgilenenlere sunulması. Arkamızda da böyle bir kitap bırakmak istiyoruz. Çok zor bir şey değil aslında ama faydalı olacağını düşünüyorum.

Peki, 21 Mayıs günü ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Vallahi bilmiyorum, bir tatil iyi gelir, biraz dinlenmek lâzım herhalde. Fiziksel olarak değil de kafa olarak. Futbol Türkiye'de o kadar toplumsal bir mesele ki, futbolun içine girince ben şahsen kendimi kaybediyorum, başka şeylere vakit ayıramıyorum. Özel hobilerime, aileme, seyahatlere, başka işlere falan… Daha önce de böyle olmuştu. O yüzden kendimi futboldan uzaklaştırıp tekrar dengeli bir kafa yapısına kavuşmaya çalışacağım. Şöyle düşünüyorum; yani şu anda bile stadyumda bazı işler başladı. Onları görmek bile insana çok güzel bir hissiyat veriyor. İnşallah her şey yolunda giderse, 21 Mayıs'ta hep beraber bütün ekip ve Federasyon olarak güzel bir final yapmış olmanın hazzını duyarız. Bu herhalde bizi bir süre idare eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder